SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

FİTNE VE KIYAMET ALAMETLERİ BAHSİ

<< 2899 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

37 - (2899) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وعلي بن حجر. كلاهما عن ابن علية (واللفظ لابن حجر). حدثنا إسماعيل بن إبراهيم عن أيوب، عن حميد بن هلال، عن أبي قتادة العدوي، عن يسير بن جابر قال: هاجت ريح حمراء بالكوفة. فجاء رجل ليس له هجيري إلا: يا عبدالله بن مسعود! جاءت الساعة. قال فقعد وكان متكئا. فقال: إن الساعة لا تقوم، حتى لا يقسم ميراث، ولا يفرح بغنيمة. ثم قال بيده هكذا (ونحاها نحو الشام) فقال: عدو يجمعون لأهل الإسلام ويجمع لهم أهل الإسلام. قلت: الروم تعني؟ قال: نعم. وتكون عند ذاكم القتال ردة شديدة. فيشترط المسلمون شرطة للموت لا ترجع إلا غالبة. فيقتتلون حتى يحجز بينهم الليل. فيفيء هؤلاء وهؤلاء. كل غير غالب. وتفنى الشرطة. ثم يشترط المسلمون شرطة للموت. لا ترجع إلا غالبة. فيقتتلون. حتى يحجز بينهم الليل. فيفيء هؤلاء وهؤلاء. كل غير غالب. وتفنى الشرطة. ثم يشترط المسلمون شرطة للموت. لا ترجع إلا غالبة. فيقتتلون حتى يمسوا. فيفيء هؤلاء وهؤلاء. كل غير غالب. وتفنى الشرطة. فإذا كان يوم الرابع، نهد إليهم بقية أهل الإسلام. فيجعل الله الدبرة عليهم. فيقتلون مقتلة - إما قال لا يرى مثلها، وإما قال لم ير مثلها - حتى إن الطائر ليمر بجنباتهم، فما يخلفهم حتى يخر ميتا. فيتعاد بنو الأب، كانوا مائة. فلا يجدونه بقي منهم إلا الرجل الواحد. فبأي غنيمة يفرح؟ أو أي ميراث يقاسم؟ فبينما هم كذلك إذ سمعوا ببأس، هو أكبر من ذلك. فجاءهم الصريخ؛ إن الدجال قد خلفهم في ذراريهم. فيرفضون ما في أيديهم. ويقبلون. فيبعثون عشرة فوارس طليعة. قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "إني لأعرف أسمائهم، وأسماء آبائهم، وألوان خيولهم. هم خير فوارس على ظهر الأرض يومئذ. أو من خير فوارس على ظهر الأرض يومئذ".

قال ابن أبي شيبة في روايته: عن أسير بن جابر.

 

{37}

Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Ali b. Hucur ikisi bîrden İbni Uleyye'den rivayet etliler. Lâfız İbni Mucur'undur. (Dedilerki): Bize İsmail b. İbrahim, Eyyub'dan, o da Humeyd b. Hilâl'den, o da Ebû Katadele'l-Adevî'den, o da Kuseyr b. Câbir'dcn naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):

 

Kûfe'de kızıl bir rüzgar esti. Derken işi gücü sâdece ya Abdellah b. Mes'ud kıyamet yeldi demek olan bir adam geldi, bunun üzerine Abdullah oturdu, dayanmıştı ve şunu söyledi :

 

  Miras taksim edilmez olmadıkça ganimetle ferahlanma bulunmadıkça kıyamet kopmaz, dedi. Sonra eliyle şöyle yaptı (eliyle Şam tarafına doğru işaret etti) da dediki: Düşman ehl-i İslâm için (ordu) topluyor. Ben :

 

  Romalıları mı kastediyorsun? dedim.

 

  Evet! İşte o harbinizde şiddetli bir hücum olacak. Müslümanlar ölüm için bir öncü fırka kuracak. Öyle ki, gâlib olmadıkça geri dönmeyecek, tâ gece aralarına girinceye kadar çarpışacaklar, nihayet onlar da, înmlar da dönecek, hiç bir taraf gâlib gelmeyecek, öncü fırka bitecektir. Sonra müslümanlar tekrar ölüm için bir öncü fırkası kuracak. Öyle ki, gâîip gelmeden geri dönmeyecek ve tâ gece aralarını ayırıncaya kadar çarpışacaklar. Onlar da, bunlar da geri dönecekdir. Hiç biri galib gelmeyecektir, bu fırka da bitecektir. Sonra müslümanlar ölüm için bir öncü fırkası teşkil edecek, Öyle ki, galip gelmedikçe geri dönmeyecek ve akşama katlar çarpışacaklar. Nihayet onlar da, bunlar da geri dönecek. Hiç biri galib gelmeyecektir. Öncü fırka bitecektir. Dördüncü gün gelince düşmanlara karşı ehl-i İslâm'ın bakıyyesi ilerleyecek, Allah düşmanlar üzerine hezimeti halkedecek ve düşmanları — ya misli görülmeyen yahut misli görülmedik demiştir— bir şekilde tepeleycceklerdir. O derece ki, yanlarından kuş geçecek, onlar ölü olarak yere serilmeden geride bırakmıyacaktır. Bir tabanın oğulları birbirlerini sayacak, yüz kişi oldukları halde onlardan yalnız bir adam kaldığını göreceklerdir. Şu halde hangi ganimete sevinilecek yahut hangi miras taksim edilecektir. Onlar bu halde iken aniden bundan daha büyük bir musibet işitecekler. Kendilerine: Deccal zürriyetiniz hususunda sizin yerinizi aldı, dîye bir yaygaracı gelecek, hemen ellerindeki şeyleri atacaklar ve yola koyulacaklar, öncü olarak on süvari göndereceklerdir. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Selletn):

 

«Ben onların isimlerini, babalarının isimlerini, atlarının renklerini pek âlâ biliyorum. Onlar o gün yeryüzünde en iyi süvarilerdir. Yahut o gün yeryüzünde en iyi süvarilerdendir.»   buyurdular.

 

İbni Ebî Şeybe kendi rivayetinde : «Üseyr b. Câbir'den naklen.» dedi.

 

 

37-م - (2899) وحدثني محمد بن عبيد الغبري. حدثنا حماد بن زيد عن أيوب، عن حميد بن هلال، عن أبي قتادة، عن يسير بن جابر قال: كنت عند ابن مسعود فهبت ريح حمراء. وساق الحديث بنحوه. وحديث ابن علية أتم وأشبع.

 

{M-37}

Bana Muhammed b. Ubeyd EI-Guberî de rivayet etti. (Dediki): Bize Hammad b. Zeyd, Eyyûb'dan, o da Humeyd b. Hilâl'den, o da Ebû Katâde'den, o da Yuseyr b. Câbir'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): İbni Mes'ud'un yanındaydım, derken bir kızıl rüzgâr esti...

 

Râvî hadîsi yukarki gibi anlatmıştır. Ama İbni Uleyye'nin badîsi daha tamam ve daha doyurucudur.

 

 

37-م 2 - (2899) وحدثنا شيبان بن فروخ. حدثنا سليمان (يعني ابن المغيرة). حدثنا حميد (يعني ابن هلال) عن أبي قتادة، عن أسير بن جابر، قال: كنت في بيت عبدالله بن مسعود. والبيت ملآن. قال فهاجت ريح حمراء بالكوفة. فذكر نحو حديث ابن علية.

 

{M-37-2}

Bize Şeyban b. Ferrûh da rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman (yâni; İbni Muğîra) rivayet etti. (Dediki): Bize Humeyd (yâni; İbni Hilâl) Ebû Katâde'den, o da Useyr b. Câbir'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Abdullah b. Mes'ud'un evinde idim. Ev doluydu. Derken Kûfe'de kızıl bir rüzgâr esti...

 

Ve râvî ibni Uleyye hadîsi gibi rivayet etmiştir.

 

- Metinlerde hata yok arapça metinlerde de Useyr b. Cabir ve Yuseyr b. Cabir diye geçiyor-

 

 

İzah:

Bu hadîsten maksad şudur: Harb tehlikesi olduğunu sezen bir adam Hz. Abdullah b. Mes'ud'a gelerek kıyamet kopuyor, demiş. O da: Bu bir şey değil, asıl kıyamet Şamlılarla Romalılar arasında vuku bulacak dehşetli muharebede kopacaktır, demiştir. Yâni; öyle bir harb olacak ki, kalan mirası taksim edecek mirasçı bulunmayacak, alınan ganimete sevinecek kimse kalmayacaktır. Bu harbde müsîümanlar ölüm var, dönüm yok diyen en yiğit askerlerinden fırkalar teşkil ederek düşmanın üzerine sevkedecekler, fakat bu fırkalar eriyip bitecek, üç defa yenisini gönderdikleri halde yine bir netice elde edemeyeceklerdir. Nihayet ehl-i İslâm'ın kalan gazilerine ALLAH Teâlâ zafer nasib edecek, misli görülmedik bir harb yaparak düşmanı kıracaklar, harbi kazanacaklardır. Bu harb o kadar şiddetli olacak ki, çarpışan küffarın yanından kuşlar geçse, az sonra bunların yere serilmiş olduklarını göreceklerdir. Bir babanın yüz oğlu olsa, bu harbde yalnız biri sağ kalacaktır. Yâni; harbden kurtulanlar yüzde bir nisbetinde olacaklardır. İşte Hz. İbni Mes'ud'un miras taksim edilmez olmadıkça, ganimetle ferahlanma bulunmadıkça sözlerinden muradı bu neticedir. İki taraftan o kadar insan kırılacak ki, mirasa konacak mirasçı kalmayacak, alınan ganimeti taksim edecek gâzî kalmayacaktır. Bu yetmemiş gibi üstelik Deccal'ın çıktığı haberi gelecek, bunun üzerine gaziler aldıklarını bırakarak onun karşısına yürüyeceklerdir.

 

Müslim şarihlerinden Übbî diyorki: «Harbeden öncü fırka bitecektir sözüne bir bak! Bunun mânâsı hakikaten yok olacaktır demekse, bundan sonraki iki taraf da galib gelmeden dönecektir, cümlesiyle bunun arası nasıl bulunur? Meğer ki, bu sözden o fırkanın mensub olduğu ordu kastedilmiş olsun! Zîra bir fırkanın bitmesinden bütün ordunun mağlûb olması lâzım gelmez. Yâni; iki tarafın fırkaları bitecek, fakat orduları kalacaktır.»

 

Hadisdeki «debre» kelimesi «dâire» şeklinde de rivayet edilmiştir. Debre zafer ve nusret mânâlarına gelir. Bu kelime hezimet mânâsına da kullanılır. Dâire de aşağı yukarı zafer manasınadır.